
Sabah uyanır uyanmaz yürüyüşe çıkıyorum. Gri gökyüzünün altında. O parka bir daha hiç gitmedim. Artık hiç önemi kalmadı. Bu gerçek. Bunu tamamen içimden gelerek söylüyorum. Dedim ya ben azad edilmiş bir yeşil kuşum.
Sonra yolun kenarında bir otobüs görüyorum. Bizim eski kırmızı Ankara otobüslerinden. Bir kere tam güneş batarken binmiştim o otobüse ve arka tarafa baktığımda büyülenmiştim. Kahverengi deri tutamaklar (Eskişehir tabiriyle) batan güneşte ters ışık yapmıştı. Yanımda makinem olmadığı için kendime kızmıştım. Bir daha binememiştim. Şimdi görünce o anı hatırlıyorum. Yanına doğru yürürken camların kapalı olduğunu görüyorum, sımsıkı. Sonra balıkları görüyorum. Yüzlerce, binlerce balık görüyorum. Onların orada susuz yaşıyor olmaları şaşırtıyor beni. öylece kalıyorum. Sonra Ğ. o balık dolu otobüsün içinden önüme fırlıyor ( Sanırım balıkların içinden yüzüp geldi kapıya). Eliyle ileri gösteriyor. "Bak" diyor, "Dünyanın sonu geliyor, bak."
Bakıyorum.
Haklı.
Hemen evime dönüyorum. Anı vitrinimin önüne oturuyorum. (Size daha önce anı vitrinimden bahsetmiş miydim?) Buraya oturduğum her zaman içimde değişik hisler hissederim. Hem her şeyi koruyor olmak mutlu eder beni hem artık o günlerin gelmeyeceğini bilir kederlenirim. Şimdi dünyanın sonu gelirken hepsini, ama hepsini tekrar hatırlamak istiyorum. Camlarını açıyorum. En acı anı geliyor önüme. Ğ1'in anısı. Bana mutluluktan bahsetmişti. Kederler yarattığımdan, benim mutsuzluğumdan yani. Öyleymişim. Öyle miydim? Kendime, kendi kurduklarıma inanmak çok güç. İşte bundan. Ben ona o an ne deseydim? Bir paraşüt açar gibi "Bak, mutluluklar burada!!!" mı? Böyle deseydim bal ve şeker mi olurdum? Bir kırmızı, sevilen akşamüstü bulutu mu olurdum böyle deseydim? (Bazen akşam üstü güneşine, şu tepenin ardından kavuşacakmışım gibi geliyor. Bir insana kavuşur gibi.) Şimdi yanaklarım o akşamüstü güneşi gibi. Yanıyorum. Düşündükçe öfkeleniyorum. Ruhum hastaymış, öyle dedi. Hiç değilse diyorum, kendi içimde kendi kendime yaşadığım bir his bu. Demiyorum ki Onun gibilere dünya ne güzel! Kendiyle çelişenlere dünya ne hoş! sonra işte o başka insanlarla dolu o kokuşmuş kalpten azad edildim. Bu sefer hiç ağlamadım. Dedim ya yine, ben bir göğüs kafesinden göğe bağışlanmış bir yeşil kuşum. İşte bundandı. Hepsi bundan.
Ğ2'nin anısını alıyorum elime. Beni en ben yapan anıları. Şimdi düşünüyorum da kalbimin en durgun halidir. Güzel, güzel insan. Ama bazen kader de pazarda satılmıyor ya. (Daha sonra bahsedeceğim.) Bizim kaderden bahsetmiyorum. Bizim ayrı ayrı çok güzel kaderlerimiz var. Onun kendi kaderini söylüyorum. Elif'i. Şimdi bunu, onu hiç korkmadan yazıyorum. Keşke diyorum, Elif, görsen ya? Elif okusan ya şimdi beni yeniden. Beni hiç tanımadan beni neden sevmeyebildin ki Elif? Beni sevmediğini nasıl anladığımla alakalı bu anım. Ğ2 ile onun kalbindeki ağrıyı dindirirken görüyor Elif bizi. Bana bağırmaya başlıyor. Bak diyor, o kalp 5 saniye önce başladı ağrımaya, 5 saniyede sen nasıl geldin buraya? Anlatmaya çalışıyorum. "Elif, beni dinle, gerçekten öyle değil." dinlemiyor. Beni tanımamaya öyle inanmış ki. Onu kollarından tutuyorum. sarsıyorum. "sen beni hiç mi okumadın?" diyorum. "Bana kalbinden şu kadar da mı inanmadın. Baksana, kalbi ağrıyor onun. Nasıl bırakıp gittin?" beni anlıyor. sakinleşiyor. Ağlıyor, dinliyor. Ğ2 bizi izliyor. Onun yeni Elifini ikna edebildiğim için mutlu, bana yine minettar. Elif Ğ2'ye bakıyor. Kollarını uzatıp onu seviyor.
Dostlarımı alıyorum. Onların kaygılarını. Ne güzeller.
Daha çok anılarım var. Dünyanın sonu gelmeden yeniden hatırlayabileceğim çok şeyler. Ben A'yı alıyorum. Benim en güzel anım. Gerçek anımı. Bir soluk beraber işte böyle solunur. Bir ömür ancak böyle paylaşılır. Onun sıcak ömrüne girmeye hazırım. A'yı elime alıyorum. Sımsıkı boynuma saklıyorum. benim sakin evim A. Benim güzel günüm A. Beni deneylerımle de seven, benim kurabiye kokacak evimi seven, benim o gün yemek yapamayacak olan ellerimi seven, benim kitaplarımı seven, benim odamı seven A. İnsan A., A.
Not: Aşağıdaki fotoğrafı yıllar önce sırf lojman sabahını fotoğraflamak için saat 5-6 gibi uyanıp çekmiştim. Dosyalar arasında kaybolmuş. Geçen gün karşılaştık kendisiyle. Şimdi anı vitrinimin en üstüne koydum.