26 Mayıs 2015 Salı

43 aynalı süt konağının kuş kurutan kadın verdası mı olsa?

Bir yorgunluk çöküyor üzerime. Ayaklarımdan çıkıyor yukarı, uyuşuklukla birlikte. Halbuki ölümdür ayaktan başlayan, buz gibi bırakıp mermere dönüştüren teni. Öyleyse diyorum, ölüm yorgunluğu bu, bir sandalyeye yığılıp kaldığım, dünyadan 1 saniyeliğine kopan beynim, başka düşünceler, başka hayatlar ve yine tanımak için öldüğüm ama yine ve yine kendime yenilip hiç duymadığım seslerine hasret kaldıklarım. Ben diyorum ya insanlarımla güzelim, ben yazarken güzelim en çok.

Ve denmişti ya, "ne çok yakışıyor bu kızın gözlerine hüzün?"

Siz yakıştıramadınız mı?

Öyleyse size bir can eriği versem, mevsimlik, gözlerimden hatıra. Sonsuza saklar mısınız, benim adıma? İçim gibi çürüse dahi, böceklense zihnim gibi, yumuşasa, kararsa da can eriğim.

Siz saklar mısınız benim için?

Sona tamamlar mısınız yarım kalan öykülerimi? 43 aynalı evin öyküsünü, Süt Konağı'nı, kuş kurutan eski aşığı, Güneşe ip bağlayan adamın çocuk öyküsünü, Kadın Verda'nın hikayesini ve nicelerini. Sona yetiştiremeden pes ettiğim onca hayatımdan en azından öykülerimi?

Tüm tutarsızlıklarımı, böyle başlayıp şöyle biten kısa yazılarımı, hatta tutup tüm şiirlerimi?

Ya da toplayıp kaldırmasak mı hepsini, bir poşete koyup atmasak mı defterlerimi?

Hatta beni öldürüp aya gömmeseniz mi?

Ve hatta beni artık öldürmeseniz mi?

19 Mayıs 2015 Salı

Mimoza Çiçeği

Ah Mimoza,
Mimoza,
Evleri doldururdu kokun,
Unuttun mu?

Sokaklara dalların değerdi,
Balkonlarımda kolların,
Beni çok sevmiştin Mimoza,
Unuttun mu?

Ben her yaz gecesinde,
Ben her dara düştüğümde,
Gölgene sokulurdum Mimoza,
Unuttun mu?

Sen kendini döküp mevsimle gittiğinde,
Çiçeklerin bana kuruyup başkalarına güldüğünde,
Ben seni hiç unutmadım Mimoza,
Sen beni unuttun mu?

Ve artık Mimoza, unut Zeki Müren'leri,
Dinlemem Barış Manço'yu,
Sarıları bile sevmem artık.
Senin bende suyun az, başka topraklar canın senin.
Büyü, kocaman ol yine.
Ben seni saklarım,
Mimoza'm beni duydun mu?

Elif KÜLAH'

16 Mayıs 2015 Cumartesi

Babalı kızlara hayat ne güzel.

Ne güzeldir babası tarafından sevilen kızlar. Babalarıyla bisiklet sürmüşlerdir belki, hastalandıklarında sürünmeden hastaneye gitmişlerdir, anneleriyle ve babalarıyla; başkalarıyla değil ölmeye yakın. Tatilleri güzeldir, saçları güzeldir kızların. Haklarını korur babaları, üzülürler istemedikleri bir şey başlarına geldiğinde. Sırlarını paylaşırlar, yemekler yerler beraber, kahvaltılar güzel geçer, "günaydın" derler uyandıklarına, "hoş geldin" derler evlere geldiklerinde. İşe giderken kimsesiz gitmezler, kapı bomboş, kahvaltısız değildir onlarda. İki yüzlü olmaz kızlarını seven babalar. Bir seviyor, bir sevmiyor gibi davranmazlar. Başka erkeklere koşmazlar, başkalarında aramazlar sevgiyi. İstediği okulları okur, istediği kurslara gider, istedikleri hayatlar kurarlar kendilerine. Çalışırken gönüllerine koymaz tarla kızlarının çok çalışmak, eve gidince bir güler yüz göreceklerini bilirler. Her şey para değildir, bilirler. Ellerindeki nasırlar bile acımaz babası tarafından sevilen kızların. Sabahları fabrikalara bile giderler, yollarda kitap okurlar, metroda ayakta durmak üzmez onları, şarkı söylerler içlerinden. Düğünleri güzeldir. Kınaları güzeldir. Kız istemeleri, nişanları güzeldir. Bayramları şendir. Gözleri parlaktır böyle kızların. En güzel ülkeler onlarındır, en güzel odalar, en güzel yastıklar, en güzel uykular, en güzel iş yerleri. Babaları gururla bahsederler onlardan, utanmazlar. Çabalarını görürler kızlarının. Desteklerler, bomboş insanlara değil kızlarına sarılır, güç olurlar. O zaman koşar kızlar yollarında pes etmezler. Güçlüdür sevilen kızlar. çok güçlüdürler.

Peki güzel midir babası tarafından sevilmeyen kızlar? Başkalarına baba olmuş babaların kızları? çocukluğunu hep annesinden uzak geçiren, başkaları sevinsin diye sütünden olan bebek kızlar mutlu mudur büyüyünce? Baba saydığı dedesinden bile uzak bırakılan kızlar, unutur mu sandınız kalbine kalbine sokulan lafları? Peki babası çocuklarıyla aynı sofraya oturmayan, ona bir kıyafet  veya okuma kitabı almayan kızlar? Uykusunda saçı hiç okşanmamış, azardan başka söz duymamış kızlar? Hep kısıtlanmış hep "birilerini hiç görmesin ama birilerini hep görsün" diye zorlanan  o kızlar kimi görmek ister büyüyünce? Bir at gibi yarış içinde büyümüş kızlar nasıldır sizce? Sırf babası onunla gurur duysun diye kendisine kendisinden uzak hayatlar kurmuş kızları sever miydiniz görseniz? Yıllarını kaybetmiş kızları, yine de başkaları gibi "ben de istemedim bu hayatı" diyerek bomboş durmamış hep çabalamış kızları da sever miydiniz? Ona baba olmuş adamlara tutunup hayatlarını onlarla geçirmeye kararlı kızları alkışlar mıydınız, ayaklarınızın altına mı alırdınız yoksa? Kendisini kitap sayfalarında arayan, tüm kinini babasını öldürdüğü öykülerine döken kızları anlar mıydınız? Yağmurda, karda, kışta 5 dakika erken uyanıp onu o soğukta yürütmeyen veya "bugün de ben alayım seni işten" diyen kimsesi olmayan kızları tanır mısınız siz? Ellerindeki nasırlar bile kalplerine batar babasız kızların, varla yok arası babaların kızlarının. Hiç gerçekleştirmediği hayalleri olsa bile gitmek ister evden, biran önce kendi yuvasını kurup kurtulmak. Yaz tatilleri yoktur, Düğünleri tek başınadır, kınalar bile küskün.

Saçları bile azdır sevgisiz kızların.

Bu liste uzayıp gider. Bir de sevildiğine bir an inanıp yine başa saran kızlar vardır. Uçurumdan düşer gibi betona. O an kendisini iyileştirsin mi yine ona inandığı için kendisine kızsın mı bilemez.

Hayatlar kurar kendisine, hayatları bile az. her şeyden biraz biraz. Varlıklarıyla yetinmeyen kızlara kızarak. Boşverse mi artık diye düşünerek geçer 16 yılları, hiçbirinde boşveremez.

Başkalarına baba olmuş babaların kızları, anne gibi doğarlar bu dünyada,
Bunu da kimse bilemez.

Elif KÜLAH gecesinden, gece bile olamayan geceden.