"Kaybolalım, olur mu ?*"
Bitti.
Herkesin, kapkara bulutların altında, karanlık bir denizin kenarında başını beklediği o balıkçının oltasının ucunda ölmesini beklediği bir balık gibi.
Sona erdi.
Balık düştü denize, özgürlüğüne, yarın aydınlanacak olan o tuzlu ve şimdi karanlık olan o denize. Onu bekleyen yüzlerce parlak pullu balıklara, özgürce yüzebileceği o denize, düştü balık.
Burada ise, birbirine bağlanan tüm düğümler koptu, mühürler eridi, sözler karıştı boşluğa. Bu hikayenin bulutları sardı her yeri, denizin ferahlatıcı kokusu geçti, sokaklar dağıldı. Dünya durdu burada Ayhan.
Bir fotoğraf görüyorum. Benim ait olmadığım anlara, insanlara, yerlere ait. Sana dair, sana özel, sana çekilmiş. İçinde hiç tanımadığım insanlar, senin bildiğin bir yerde. Ama ben zihnimin tüm varlığını deşip o insanlara ait, o duvarlara dair hiçbir anlatı bulamıyorum. Bana tüm bunlardan geriye, bana hala ve yine anlatmadığın anılar kalıyor. Seni bilmediğim, bilmek için yalvardığım ve senin her seferinde "beni hala nasıl suçlarsın" diyerek beni tüm duygularımı yaşamamamla ilgili o denizlerin en diplerine atman ve suyun yüzüne "tamam, sorun yok diyerek" çıkacak olmam kalıyor. Tamam sorun yok, bitti.
Sen,
Hayatının hangi yerinde, o insanlarla ne paylaştın Ayhan? Onlarla yaşayıp bana hiç kalmayan neler oldu o günün geç saatlerinde? Hangi gün dans ettin onlarla, onlara şarkılar söyledin, onlarla yemekler yedin, aynı masada bir şeyler içtin? O insanlar kim Ayhan? Ben daha seninle ortak bir lokmayı bile paylaşmak için senden bir umut beklerken, o insanlar ne zaman geldi?
Bitti.
Sana ait tüm hislerimin savaşı, seni bunca zaman içimde hep
aklamaya çalışan savaşım sona erdi artık. Seni zihnimde savunacak hiçbir parçam
kalmadı.
Şimdi bana geriye, kendime dönmek kaldı.
hep korktuğum karanlığı denizlerin. kendime sorduğum soruların her birine yollar aramaktan, sana her seferinde kendi hislerimi dökmeye çare aramaktan kaçıp kendime kuracağım köprüler kaldı. Artık bıraktığın boşlukları doldurmayacağım. Hepsi seninle kalsın.
Artık ben, uzun uyuyabildiğim başka sabahlara uyanacağım.
yüzümde tuz, içimde sızısını hala hissetiğim, senin bıraktığın açıkları doldurmaktan yılmış yorgunluğum, göğsümde doyabildiğim nefeslerim.
Seninle olan savaşım bitti.
*Virginia Woolf.
Bu metin, 2 yıldır yazmaya çalıştığım bir kitap taslağının kırılma anıdır.
Bazen bu hikayeyi, karakterleri, Chatgpt ile dertleşiyorum. Ayhan'in kaçınmacı bağlanma şekli, Gülce'nin kaygılı bağlanma şeklini çileden çıkarıyor. ikisinin de kendi hikayesinde haklı olduğu yanlar var. Dün Chatgpt'ye 2 soru sordum. "Ayhan, Gülce'nin kırgınlıklarına mektup yazsaydı neler yazardı?" Mektup, Gülce'de karşılık bulmadı. Diğeri, "bu hikayede Gülce'yi Ayhan'a karşı çileden çıkaran şey ne olurdu?"
Gülce'nin Ayhan'ın bir fotoğrafını görmesi. dedi.
ve işte şimdi,
Bu hikaye, kitabın içi henüz dolmadan, sona ulaşmıştır.
Gözlerimi kapatıp Gülce ve Ayhan için bu dönüm noktasını hayal ettiğimde, Gülce'nin içindeki tüm savaşları içimde hissettim. Ama, bunların hiçbir karşılığı, Ayhan'ın kaçınmacı bağlanmasında karşılık bulamayacak.
Sevgilerimle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder