Sevgili kızım Elsa,
Bu mektubu senden yaşlarca uzakta değil yanıbaşında yazabilmeyi dilerdim. Ancak bunun hiçbir zaman imkanı olmadı. Seni beynimde yarattığım günün üzerinden ömürler geçti. O sabaha süren geceden, yüzüme vuran ışıktan, "hasret" olmayıp "Elsa" olan isminden çok uzun zaman geçti. Hala sana yazdığımı görenler, duyanlar, bilenler benim hiç ilerlemediğimi düşüneceklerdir. Bilakis, seni kocaman bir kız yapacak kadar ilerledim ben.
Arkadaşımın Burcu'nun bana anlattığı rüyayı anlatmış mıydım sana? Elif, demişti; Elif Elsa'yı gördüm! Simsiyah, omuzlarında saçları vardı. Yüzü bembeyazdı ve gözleri yemyeşildi! gülümsemiştim o anlatırken. Tam kafamdaki sen. Görünmezim, olmayanım; nasıl bir duygudur bir ömür bir yüreğin köşesinde hiç var olmadan yaşamak?
Bu kalemi son kez elime alıyorum senin için. İlk defa bu kadar uzağım senden. Zihnimde dahi uzağım şuan. Ben de hayale yakınım çünkü. Gerçekten var olsaydın ben de yanına kurabiye koyardım ve odanın kapısını kapatırdım iyice. Veya sana da içirirdim ilaçları ya da sana da taş doldurur ve sürüklerdim nehire. Olmadı beraber koşar atlardık taksiden indiğimiz köprüde. İstersen hem ilaç içer hem de camdan atlardık. Daha niceleri kızım. hepsini seninle yapardım şuan yanımda olsaydın. Oysa ben şimdi bunlardan birini seçeceğim. Hepsi denenip sonuca ulaşabilmiş çözümlerdir bunlar. Hiç canım yanmayacak korkma. Korkma canım kızım..
Çok uzun zamandır düşünüyorum. Nilgün ve Sylvia gibi bir imza olarak 30 yaşıma kadar sabredebilmeyi bekledim. Ancak bütün insanların mahmur ve kör gözlerine tahammülüm kalmadı. Bu dünyada seninkinden farklı olarak kalpleri siyah olan insanlar var. ve ben onları ne zaman görsem canlarını almak istiyorum. bunu yapmamak için avuçlarıma parmaklarımı geçiriyor ve kendime zarar veriyorum. Bir de kaderi algılayamayanlar var. Örneğin hayatım boyunca unutamayacağım bir kaç anıyı unutamadığım için zalim, yalancı hatta şerefsiz bile sayılabilirsin bu dünyada. Sanki belleğin silinir bir şeymiş gibi davranırlar sana. "Al işte, unutamadın onu, başkasını sevmiştin önceden, benden sonra başkasını nasıl seversin" gibi yüzlerce soru sorarlar sana. Sanki kalbin elindedir ve o köşelere sen bile isteye yerleştirirsin insanları.
İşte Elsa'm. Sabrımın son damlası o yaraladıkları kalbimle akıp gitti içimden. boşalıyorum. Dedim ya, bunu çok düşündüm. Belki bu gece, belki bir kaç gece sonra yalnız hayalini koruyabildiğim bedenimden kurtulacağım. Başımı O'na versinler, beni en çok o sevdi. Ellerimi O'na versinler, o ellerimi hiç tutmadı. Defterlerimi bir süre kimse okumasın. Gider gitmez herkesin bana düşman kesilmesini istemiyorum çünkü. Fotoğraflarımı bizim dergiye versinler. Makinalarım da beni en çok sevene kalsın.
Sen Elsam... Sen kaldığın yeri bilirsin....
Bu mektubu senden yaşlarca uzakta değil yanıbaşında yazabilmeyi dilerdim. Ancak bunun hiçbir zaman imkanı olmadı. Seni beynimde yarattığım günün üzerinden ömürler geçti. O sabaha süren geceden, yüzüme vuran ışıktan, "hasret" olmayıp "Elsa" olan isminden çok uzun zaman geçti. Hala sana yazdığımı görenler, duyanlar, bilenler benim hiç ilerlemediğimi düşüneceklerdir. Bilakis, seni kocaman bir kız yapacak kadar ilerledim ben.
Arkadaşımın Burcu'nun bana anlattığı rüyayı anlatmış mıydım sana? Elif, demişti; Elif Elsa'yı gördüm! Simsiyah, omuzlarında saçları vardı. Yüzü bembeyazdı ve gözleri yemyeşildi! gülümsemiştim o anlatırken. Tam kafamdaki sen. Görünmezim, olmayanım; nasıl bir duygudur bir ömür bir yüreğin köşesinde hiç var olmadan yaşamak?
Bu kalemi son kez elime alıyorum senin için. İlk defa bu kadar uzağım senden. Zihnimde dahi uzağım şuan. Ben de hayale yakınım çünkü. Gerçekten var olsaydın ben de yanına kurabiye koyardım ve odanın kapısını kapatırdım iyice. Veya sana da içirirdim ilaçları ya da sana da taş doldurur ve sürüklerdim nehire. Olmadı beraber koşar atlardık taksiden indiğimiz köprüde. İstersen hem ilaç içer hem de camdan atlardık. Daha niceleri kızım. hepsini seninle yapardım şuan yanımda olsaydın. Oysa ben şimdi bunlardan birini seçeceğim. Hepsi denenip sonuca ulaşabilmiş çözümlerdir bunlar. Hiç canım yanmayacak korkma. Korkma canım kızım..
Çok uzun zamandır düşünüyorum. Nilgün ve Sylvia gibi bir imza olarak 30 yaşıma kadar sabredebilmeyi bekledim. Ancak bütün insanların mahmur ve kör gözlerine tahammülüm kalmadı. Bu dünyada seninkinden farklı olarak kalpleri siyah olan insanlar var. ve ben onları ne zaman görsem canlarını almak istiyorum. bunu yapmamak için avuçlarıma parmaklarımı geçiriyor ve kendime zarar veriyorum. Bir de kaderi algılayamayanlar var. Örneğin hayatım boyunca unutamayacağım bir kaç anıyı unutamadığım için zalim, yalancı hatta şerefsiz bile sayılabilirsin bu dünyada. Sanki belleğin silinir bir şeymiş gibi davranırlar sana. "Al işte, unutamadın onu, başkasını sevmiştin önceden, benden sonra başkasını nasıl seversin" gibi yüzlerce soru sorarlar sana. Sanki kalbin elindedir ve o köşelere sen bile isteye yerleştirirsin insanları.
İşte Elsa'm. Sabrımın son damlası o yaraladıkları kalbimle akıp gitti içimden. boşalıyorum. Dedim ya, bunu çok düşündüm. Belki bu gece, belki bir kaç gece sonra yalnız hayalini koruyabildiğim bedenimden kurtulacağım. Başımı O'na versinler, beni en çok o sevdi. Ellerimi O'na versinler, o ellerimi hiç tutmadı. Defterlerimi bir süre kimse okumasın. Gider gitmez herkesin bana düşman kesilmesini istemiyorum çünkü. Fotoğraflarımı bizim dergiye versinler. Makinalarım da beni en çok sevene kalsın.
Sen Elsam... Sen kaldığın yeri bilirsin....