5 Şubat 2024 Pazartesi

'Ve bırakıp gittiğinde
Bir küçük boşluk kalsın
Alnını dayadığın yerde;
Bir yalnızlık işareti
İşleyen ta içime.'*

Bu hikaye, 1943 yılında doğan bir adam ve 1942 yılında doğan bir kadının hikayesi Ayhan. Başka ülkelerin birinde rüyası görülmüş, göçe çıkmış kuş sürüsünün gökteki dansının altında başlayan, Ankara'nın soba kokulu havasında Kızılay'dan Kurtuluş'a yürüyüp Eryaman'dan  Dikmen'e otobüslerde geçen günlerin ve uzun bir tren yolculuğunun hikayesi. Sıcak bir yazın 2 gününün ve soğuk bir kışın 2'si karlı olmak üzere 4 gününün hikayesi. 17 yıl, 35 yıl, 34 yıl ama 7 gün bile değil.

Seni bulduğumu bildiğim, ama istasyonda kaybettiğimi sandığım an başladın Ayhan. Defalarca kesişen yollarımız, bir yerlerde ayrılan sokaklarımız, bu tren yolculuğunda daha önce hiç olmadığı kadar uzun sürmek üzere birleşti. Seni önce gördüm, koluna dokundum ama tam trene binecekken, odaların içinde kaybettim seni. İçinde insanların olduğu, tanıdık veya tanımadık yüzlerin, tenlerin, seslerin olduğu odaların içinde, o odaların birinde. Birileri birilerini öperken, birileri birileriyle kavga ederken, bu seslerin bazıları beni korkuturken, seni bulamayacağımı sanırken; seni bulana kadar kuşları dondurdum Ayhan.

Seninle yan yana  geçtiğimiz yollar, gündüzler ve geceler, seninle saatlerce konuşmam, senden bana geçen her his, her bilgi, tüm göz yaşların, bütün bakışların, benim bakışlarım ve sana, montunun içine hiç sormadan sokulan elim, gökteki kuşlara can oldu Ayhan. Tümü böyle oldu birken üç. Biz çoğalttık onları uzun yolculuğumuzda. İçtiğim sularla, yiyemediğim yemeklerle, senin parmakların ve gözyaşlarınla biriktirdik kuşları gökyüzünde.

Cebinde, annenin doğduğun günden beri senin atletlerine iğnelediği, ceplerine sakladığı üzerlik otu; saçına, bakışlarına, sesine, gözlerine, güzel kalbine hiç nazar değmesin diye. Cebinde, içinde 3 sigara kalmış, ezilmiş bir paket sigara. Cebinde bir kolye, bir mektup, bir metal para, cebinde bir kalem, elinde kuşlu bir kitap; sen bunların tümüydün Ayhan. Yürüdüğün bütün yolları bana bütün saatler boyunca, dolan gözlerinle beraber anlatırken, ben seni nefesimi tutup dinlerken, sen benim okuduğum kitaptın, en sevdiğim cümlelerini parmaklarımla çizdiğim kuşlu bir kitaptın. Seni yol boyunca okudum, bitirdim seni. 

Bu senin 3 kuşak eski kadınlarının değil, benim hikayemdi Ayhan. Doğduğum günden çok yıllar sonra başlayan, seni bir kibrit kutusuna koyup kalbimin bir köşesinde bu yaşıma sakladığım hikaye. Şimdi 64 yaşındayım, trenden inmeden önce kulağıma eğilip 'beni bekleyecek misin?' dediğinde 'öbür dünyada buluşuruz.' dediğim söz bugün gerçek oldu Ayhan. Bu gerçek bir veda. Bazen insan her şeyini yitirir. Bugün ben de yitirdim Ayhan, seni yitirdim. Beni gittiğin yerde bekleyecek misin?


*: Metin Altıok

Önerilen Şarkı: Hirai Zerdüş-Papatya

Ankara-Romanya-Ankara


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder