18 Eylül 2024 Çarşamba


"Biz yeryüzünün neresindeydik

senin kenarında ölseydik

sen caddenin kıyısında öldüğünde

ve tüm halkın önünde

kendi ellerinle kendini toprağa gömdün."*


Sevgili Ayhan,

Sana bu mektubu, kalbinden çok uzaklarda olduğumu bildiğim bir hisle yazıyorum.

Sana bu mektubu, göğü yaran şu yağmur gibi ağlayarak yazıyorum.

Bu sana, kaçıncı mektubum, kaçıncı hikayem, 18 yılda sana kaç sayfa yazdım, saymadım. Sana bu mektubu da daha önceki birkaç tanesi gibi, yine ağlayarak yazıyorum. Bu mektubu ağlayarak yazıyorum sana. 

Kalbimde sana dair iyi ve kötü pek çok hisle, seni çözmeye çalışarak, kulaklarımı duyduklarımın bazılarına açıp bazılarına tıkayarak, gözlerimi gördüklerimin bazılarına açıp bazılarına kapatarak, senin sonunu asla göremediğim denizinde senin karanlıklarınla, senin dalgalarınla, senin tuzunla, senin derimi kavuran güneşinle boğuşuyorum. Sen beni yüzeye çıkarmamaya vurulmuşsun. Bunu şimdi görüyorum. Beni eksik bırakmayı sevmişsin, beni merakta bırakmayı, merak ettirmeyi, merak edilmeyi, açıklama yapmayıp beni kaygılandırmayı, beni uyutmamayı o senin hiç tatmadığın kuyu gecelerde, o kuyunun en derininde beni sabahlara kadar bekletmeyi, boynu bükük bırakmayı sevmişsin beni, sana ulaşamamamı sevmişsin sen, ulaşılmaz olmayı, beni korkutmayı, korkutup bir açıklama bile yapmadan günler geçirmemi, beni yine uykusuz bırakmayı, kalbimi ağrıtmayı, kalp ağrıtan biri olmayı sevmişsin. Sen, kalbimi eline alıp beni sakinleştirmeyi değil, hep zorlamayı sevmişsin, onun ağrısını, yokuşa sürmeyi, hızla attığında üfleyip yangınını söndürmeyi değil, her seferinde hep geri geri gidip o ateşi izlemeyi ve yangınımı körüklemeyi sevmişsin. Sen benim güzel gecelerimi yakmayı sevmişsin, gecelerim karanlık olsun, ışık sızmasın istemişsin. Sonra 'bana o kapıları sen kapattın.' demişsin, senin hiç çalmadığın, kapalı halini daha çok sevdiğin o kapıları, sen böyle sevmişsin.

Sen; senden o yolları nasıl döndüğümü hiç düşünmeden, bazen kafanı kaldırıp bir kez bile bana bakmadan, nasılsın bile demeden, sen Ayhan, bana bir kez bile gelmeden, hep benim gelmemi bekleyerek, bana hep kuruntularıma çare bulamayacağını söyleyerek ama kuruntulara sonsuz kapılar açarak sevmişsin beni. Sen benden adım adım gitmeyi sevmişsin. Önce gecelerimden, ve en kötüsü de bir daha hiç gelmeyeceğini söylemeyip beni hep, her gece beklerken bırakarak bütün gecelerimden, sonra sabahlarımdan, sonra gün batımlarından, hiçbir ihtimali değerlendirmediğin her andan giderek, beni bırakmayı ve benim bundan korkmamı sevmişsin. Beni gitmene yavaş yavaş alıştırmayı, bunu hissetmemi ama sana bunu söylediğimde beni yeniden ümitlendirip başa sarmayı, yeniden çabalamamayı sevmişsin. Benim tek cümlenle sana yeniden yaklaşmamı ama geri attığını gördüğüm her adımda yeniden o korkuyla rüyalara dalmamı sevmişsin.

Ben artık hiçbir geceme gelmeyeceğini, kendi kendime öğrendim... 

Ah Ayhan sen, beni neden böyle sevdin? 

Tüm bunlar değilsen Ayhan, neden beni her gün biraz daha eksik bırakmayı seçtin?

Böyle gitmez...

Biliyor musun Ayhan, bu geceyi hiç unutmayacağım. Asıl yaslandığın duvarı bana, bana, bana, bana, bana göstermekten zevk aldığın bu geceyi asla unutmayacağım. Çünkü sen, benim seni hep böyle ağrılı sevmemi sevmişsin. Sen böyle sevilmeyi çok sevmişsin. Bunu bu gece anladım. Sana uzun uzun baktım, sana sorular sordum, sana bir şeyler söyledim. Sen hiçbirine cevap vermedin, duymadın ve duymadığını fark etmedin. Korkayım mı, cevap vermedin, korkayım mı, cevap vermedin. Sen korkmamı istedin. Sen bu gece Ayhan, korkmamdan zevk aldın. Bütün kentin; eve gelmemek için ne kadar uzattığımı bile bilmediğin o yollarını çok uzak bir gün batımına kavuşmak için aştım bu gece. Ben o dağlardan, o yollardan, özgür bakardım geceye. Senin o güzel gözlerin bulandırmasaydı eğer beni.

Başka dünyaların birinde, seni daha çok sevebileceğim bir dünya varsa ve senin beni ellerinle beslediğin, sonunda kalbimi görebildiğin bir yer olursa, orada buluşuruz. Çünkü ben, Musa'nın asasıyla böldüğün kalbimin dökülen derisini senin eğirmediğin bir iple, gerçek bir iğneyle dikip göğsüme doldurduğun taşları artık dökmek zorundayım.

Şimdi,

Yanıma gel ve dinle.

Bilebilseydim her şeyi,

Kendimi daha iyi hissederdim.

Ama sen,

Yine,

Beslememeyi seçtin.

Ve artık anlıyorum ki,

O kuruntuları yapan ben değilmişim.

O kırıntıları içime atan senmişsin.

Sevgilerimle Ayhan.

Bir daha asla korkmayacağım.

*Füruğ Ferruhzad

Önerilen Şarkı: Yeni Türkü-Böyle Gitmez.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder