14 Şubat 2013 Perşembe

Oyun

Benimle hikayesini paylaşan E. Teyzeye hediyem olsun...

        Sıcak Ankara günlerinde vakit buldukça kaçtığım yere gittim bugün. Önemli bir randevum vardı. Gülbin anne hep ertelediği bir konuşmayı yaptı bugün.

         Aynı köşeme, Gülbin annenin rumlardan kalmış gibi bir yapıya sahip olan taş evinin arka bahçesinde yere oturdum yine. Evinin alt katının bir kişinin geçebileceği genişlikte olan bir alanını feda etmişti Gülbin anne, bahçeye koridor yapmak için.

        Masama oturunca Sevim beni görmüş, koşarak yanıma gelmişti.

         "Hoş geldin abla."
         "Hoş bulduk Sevim. Gülbin anne yok mu?"
         "Yukarda abla. İlyas ağabey biraz rahatsız da."

         Sevim masamdaki kül tablasını kaldırırken ve büyük fincana doldurduğu çayımı getirirken ben yazı defterimi hazırlamış ve yanımda getirdiğim hırkamı giymiştim. Bu güneş almayan 8-10 masadan oluşan bol yeşillikli ve çiçekli bahçe yazın ortasında dahi serindi.

         Sevim haber vermiş olacak ki yukardan Gülbin anne seslenmişti.
         "Hoş geldin Elif."
         "Hoş bulduk anne. İlyas ağabey nasıl, İlyas ağabey."
         "İyi gülüm iyi, iniyorum hemen."

         İlyas ağabey felçliydi. Bazen sandalyesiyle bahçeye indirilirdi. Yüzü hep güleçti. Hastalığının nedenini Gülbin anne hep saklardı. Belki anlatır diye çok üstüne gitmiştim ama o hep o durumu kaldıramayacağımı ağzında geveleyip giderdi. En sonunda bugün anlatacağına söz verdi.

         Masama geldiğinde üzerinde yine ütülü gömleği, dizinin altına uzanan küçük yırtmaçlı eteği vardı. Saçları bembeyazdı ve kısacık kesilmişti. Sevim hemen bir çay da ona getirdi.

         Gülbin anne bardağını iki elinin arasına alıp gülümsedi.

         "Şimdi sen tam olarak kaç yaşındasın Elif?"
         "23 yaşımda sayılırım."
         "Çok gençsin."
         "Lütfen, lütfen anlat. Yazmak istiyorum!"

         Arkasına yaslanıp ceketinin düğmelerini tutup kollarıyla karnına sarıldı.

         " İsyas askerdi. Boylu poslu, çok yakışıklıydı. Ona aşıktım. Evliliğimizin 4. senesinde hamile kaldım. Karnımdan çıkan, dünyanın en güzel kızıydı. Muş'un bir kasabasına tayinimiz çıktı. Köy de denebilirdi belki. Kışları soğuktu ama biz çok mutlu bir aileydik ya böyle ısınıverdik belki.

         O kış Ayşe 6 yaşındaydı. Ben evin biraz ilerisindeki komşuma ekmek mi pirinç mi hatırlamıyorum ama bir şey istemeye gittim. Avludan içeri girerken Ayşe kapının önünde kardan adam yapacağını söyleyip içeri girmedi. Evin kapısından avlunun kapısı ne kadardı ki zaten, görürdüm elbet komşu istediğim şeyi getirirken. Hem yapacağı sadece küçücük, avuçları kadar minik bir kardan adam değil miydi ?

         Kasemi alıp avludan çıktığımda Ayşe'yi 100 m ilerde  2 adamın kucağında gördüm. Elimdekileri fırlatıp peşlerinden koştum. Onlar benden daha hızlıydı. Az ilerde kömürlük veya ahır gibi bir yere girdiler. Ben bağırıyordum. " Irzına geçtiler, ırzına, ırzına, ırzına, ırzına geçtiler."

         Bu, "tecavüz" kelimesinden daha ağırdı...

         Ben o kömürlük gibi yere gittiğimde olacakları biliyordum. Ya kapıyı kilitleyeceklerdi ya da beni de içeri alacaklardı. 2. durumu umursamıyordum bile, yeter ki Ayşe kurtulsaydı.

         Dizlerim tutmuyordu ama kapıya kavuşmuştum. İçeri karanlık değildi çünkü kömürlüğün diğer ucunda büyük ve kırık bir pencere vardı. Kaçan adamların beyaz karlar üzerinde kayan cüsselerini bu pencereden görüyordum. Önce yerde yatan Ayşem'in yüzüne odaklandım. Sonra hemen yanında duran büyük cam parçasına. Sonra göğsünden kasıklarına kadar yarılmış olan derisine. Sonra fışkıran organlarına.  " Anne valla kardan adam yapacaktım." diye sayıklıyordu şoktan. O adamlarla gittiği için kızacağımı düşünmüştü yavrum, ölümünden haberi bile yoktu. Hemen soyundum. Montumu, eteğimi, kazağımı organlarını sıkıştırarak vücuduna sardım. Kucağıma aldığım küçük kızımın ırzına geçildiğinden emindim. Donan yüzüme alev gibi yaşlarım akıyordu.

         Hastaneye koştum. Kasabadakiler Bir şekilde İlyas'a ulaşmıştı. O da dağdaki görevinden kaçıp yanımıza koşmuştu. Dikiş işlemi 11 saat sürdü. Tecavüz edilmediği ortaya çıkmıştı ama ben inanmıyordum En sonunda doktor "Keşke tecavüz etseydiler." diye bağırmıştı...Olayı tamamen öğrenen İlyas deli gibi sokağa koşmuş ve önüne gelen bütün gençleri ayaklarından vurmuştu. "Elbet biriniz yaptınız!" diye bağırıyordu.

         Her kurşunda bir düşman sahibi oluyorduk. Farkında bile değildik.

         Ayşe 10 gün komada kaldı. Kendine geldiğinde onu Ankara'ya getirdik. Geride kalan yeni kazandığımız düşmanlarımız evimizdeki her şeyi yok etmişti. Ayşe'nin eşyalarından mutlu fotoğraflarımıza kadar.

         Ayşe'yi kaybedince İlyas'ın ölme istediğiyle yalnız kaldım. Onu sevdiğimi, ona ihtiyacım olduğunu söyleye söyleye onu bu düşünceden vazgeçirdim. Yine de ellerini, bacaklarını, konuşmasını kaybettik. İlyas'a bu sakatlanmadan sonra askeriyeden gelen parayla da bu evi aldık."

         Derin bir nefes aldı.

         " Sonra sizler yeni çocuklarımız oldunuz."

         Ne diyeceğimi bilmiyordum. O ise gülümseyip ellerimi tuttu.

         " Anlayacağın Dünya'yla güzel bir oyun oynadık...."
Gerçek bir hikayedir...
ELİF KÜLAH   
14.02.2013


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder