9 Mart 2013 Cumartesi

Bugün sabah uyanır uyanmaz üniversiteye ilk başladığım yıl hazırlayıp bantladığım bir kutumu açtım. Yazılarımı okudum. Sonra geçen sene aynı şeyi yaptığım kutuya gitti elim. 2 tane kağıt kalbimi yaralasa da okudum her şeyi. Başucumdaki büyük kolon-radyom açıktı ve bir radyonun pop-40'ı vardı. Birden " bu yolu senle birlikte geçecektik, aynı yaşlara birlikte girecektik" deyiverdi şarkı. Benim kağıtlarımdan birinde ise şöyle yazıyordu:

" İnsanın 3 sendir bakmaktan ( görmekten ) bile kaçtığı şeyi gördüm. Şimdi elimde boşluklar var, affedilmeyecek boşluklar. Parçaları birleştiriyorum ve bunu yaptığım zaman elimde sadece hayal kırıklıklarım kalıyor. Gerisi, geriye kalan tüm hüzünler yerli yerinde..."

Hayal kırıklıklarımı ekmek kırıntılarıyla eş tutuvermişim. Öbür kağıt ise beni fazlaca yaralayıverdi:

"Bir kumaş parçasının üzerine kaç saatte eriyeceğini  test etmem istendiği için  döktüğüm saf asit gibi içinde var olduğum, yaşamak istediğim hayat var. şimdi içimdeki milyonlarca hikayemi, başkalarının hazlarını zedelemek için asit döküp erittim.
Onlar istedi diye var olan bir robottan farkım yok. Bütün hayatımı, hayallerimi bitirdim.


     Şimdi arkamdan "aşkını yaşayamadığı gibi hayallerini de yaşamadı." diyecekler.
Ben hayatımı kendi başıma yaşatamam ki..."


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder