6 Kasım 2014 Perşembe

Madenci Kızı Elmas'ın Hikayesi

"Elmas" dedik, "Elmas olsun adı"
Kızım benim, melek yüzlü.
Miniğim ne bilsin çoğu azı,
Bebek görür, top görür, etek görür gözü.

"Elmas" dendi, Elmas oldu adı,
Tatlıydı, şekerdi, baldı sözü.
Kuru ekmeğe, sulu süte mecburdu sofrası,
Et çekti, nar çekti, çilek çekti gözü.

"Elmas" dedim, "Buradan yuvamızın parası
Hiç görmez bu kuyu parlak bir günü,
Güneş dahi aydınlatmaz bu karanlığı"
Duyunca şaştı, büyüdü, doldu gözü.

Elmas dedi, "Kara elmasa koy benim adımı,
Beni sayıkla, görürsün en parlak gündüzü.
Babam benim, ellerinle delersin sen bu koca dağı,
İşte o zaman yüreğini görür dünyadaki herkesin gözü"

Elmas, güzel günlerin baki kalacağını sandı,
Sonsuza değin gülecekti yüzü.
Hevesi, sözleri yüreğinde kaldı,
Yaş doldu, hüzün doldu, hasret doldu gözü.

Elmas'ın bir gün çalmadı hiç kapısı,
Penceresinde önce ayı sonra güneşi gördü.
Ve sonra ölüm kuyusunun, ölüm suyunun haberini aldı,
Ölüm gördü, ceset gördü, yas gördü gözü.

"Elmas" dediler, "Budur babanın ağıdı"
"Bahara kavuşamadan gördü güzü,
Nurla yatsın, şad olsun canı.
Eğil de kapat, açık kalmasın gözü."


"Keşke kızım Elmas, 
Kirazdan düşseydim, arabalar çarpsaydı da ezilseydim, dalgalara yenilseydim; ölümüm adından olmasaydı. 
Kirazlara küserdin, arabalara binmezdin, istesen deniz yüzü bile görmezdin; ölümüm adından olmasaydı."


"Öldün babam" dediğim ve nedenini bilmeden karın bağı gibi bağlı olduğum 301(*) madenciden sonra bağlandığım Karaman'daki talihsizlerime...
Elif Külah...



(*) Bir şiirde de gördüğüm üzere bu rakam gerçeği yansıtmamaktadır...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder