"Şehirleri geçmek." demiştim, "Şehirleri aşmak bazen çok zor." İşte bu yüzden yine buraya bir daha gelmeme kararını alıp son saatlerimi bir banka oturarak geçirmek zorunda kalmıştım. "Yanıma birinin oturduğunu o konuşana kadar fark etmemiştim" diye yazabilen, kutularına çekilebilen beyinleri olanlara karşın ben birinin bana yaklaştığını neredeyse metrelerce uzaktan anladım. Zaten önümde adım atan herkesin zihnine benimle ilgili bir şeyler yakıştırdığım için oldukça yorulan ruhum şimdi gerçek bir hikayenin içine düşeceğinden ben kadar emindi.
Yanıma oturunca ona döndüm. 30-35 yaşlarında, eli yüzü düzgün, tertemiz biriydi. Gözlerine, saçlarına falan bakacağıma kucağına koyduğu çantaya takıldı gözüm. Bu bakış onun üst düzeyde bir işte çalıştığını düşündürttü bana. Bir müdür olduğunu düşündüm ama besbelli yalnız işini düşünenlerden değildi, öyle olsa şimdi şehrin en lüks yerinde yemek yiyor olurdu.
"Sizi rahatsız etmiyorum umarım. Ben yalnızca hiç tanımadığım birine hayatımı anlatmak istedim. Çok duydunuz değil mi böyle hikayeleri. Ne kadar sıradan. Olsun. Bu gün de sıradan olmak istiyorum!
Ben bilmem ne satan bir şirketin müdürüyüm. Çok para kazanıyorum ama işkolik değilim. Ressamım aynı zamanda. Çok güzel resimler yapıyorum. Evet işinizle ne ilgisi var diyeceksiniz ama bu ülkede kimin işiyle alakası var?
Asıl mesele ise şu, beni sizinle konuşmak zorunda bırakan mesele tam 6 kadını seviyor olmam. 6'sıyla birlikte olmam. Beni küçümseyen bakışlarla o kadar çok karşılaştım ki, bunu duyunca beni yadırgamamış olmanız bile tüm ömrümü dökmeme yeter, bilin. Dediğim gibi 6 kadını birden seviyorum. Bunun 6'yı çok seviyor olmamla bir ilgisi yok elbette, denk gelen bir durum sadece.
İlk sevdiğim kadın tam evlenilecek biri. Tertemiz, iyi niyetli ve ne zaman ona gitsem beni o evden çıkmamam için olduğum yere saplayan yemek kokuları oluyor. O kadar iyi niyetli biri ki, huzur buluyorum onunla. Çok sessiz, kafamı dinliyorum, o da dinleniyor diye umuyorum. Onu seviyor olmamın tek sebebi bu. ona gitmemin başka hiçbir nedeni yok.
İkinci sevdiğim de ilk sevdiğime benziyor biraz. Ama onunla daha çok şey paylaşabiliyorum. Özellikle ailevi meselelerimi paylaşabiliyorum onunla. Hatta bir tek ona anlatabiliyorum. diğerlerinin hep bir telaşı oluyor çünkü. veya anlaşılmıyorum bilemiyorum işte.. Dizlerinde ağlamışlığım dahi vardır hatta!
Üçüncü sevdiğim kadın! Bir ressam! onunla resim yapmaya bayılıyorum! Saatlerce ama saatlerce resim yapıyoruz, tüm sergilere onunla gidiyorum ve uzun uzun konuşuyoruz resimler hakkında. Onunlayken ressamlığımın merdivenlerden çıktığını hayal ediyorum. Bana ilham oluyor sanki. Ama bana bir yemek yapmışlığı olmadı işte veya bir kere bir derdimi dinlediği.
Dördüncüsü ise işkolik! Onunla işim hakkındaki tüm stratejileri konuşabiliyorum. Bana yol gösteriyor ve onun zekası sayesinde, onun yol göstericiliğiyle girdiğim tüm işlerden alnımın akıyla çıkıyorum. Paramı değerlendirmem konusunda verdiği fikirler öyle başarılı oluyor ki işimde bu başarıyı onun sayesinde kazandım desem yeri var. Ancak onunla da paylaşımım bundan daha fazlası olamıyor hiçbir zaman...
Beşincisinin mantığımın ürünü olduğunu söylesem yeterli olur. Bilirsiniz, erkekler için anneleri çok önemlidir ve çoğu onların onayladığı kişiyle hayatlarına devam etmek ister. İşte o da tek kişi. Ama biliyorum ki onunla ne ressamlığımı konuşabilirim ne kaygılarımı paylaşabilirim. Akşam işimden evime döndüğümde annemle nasıl pasta ve sarma yaptıklarını dinlerim yalnız...
Altıncısı ise tam bir gezgin! O da paranın değerini bilmeyenlerden ve ev yüzü görmeyenlerden. Onunla kaç ülkeye gittiğimi saymadım. İşin en güzel tarafı da sanki yüzyıllardır yaşıyormuş gibi her yere defalarca gidebilmiş olması ve her gittiğimiz yeri bana ayrıntılarıyla anlatıyor olması. Sonrası bilindik bir hikaye işte...
Şimdi siz söyleyin! Bu 6 kadından biri, 6 isteğimi barındıramadıysa suç benim mi?! 6'sını da sevebilen bir kalbim varsa suçlu ben miyim?"
Omzuna dokundum ve gülümsedim.
"Benim adım şu soyadım ise bu. Cevabını bulursanız bana da söyler misiniz?"
Yanıma oturunca ona döndüm. 30-35 yaşlarında, eli yüzü düzgün, tertemiz biriydi. Gözlerine, saçlarına falan bakacağıma kucağına koyduğu çantaya takıldı gözüm. Bu bakış onun üst düzeyde bir işte çalıştığını düşündürttü bana. Bir müdür olduğunu düşündüm ama besbelli yalnız işini düşünenlerden değildi, öyle olsa şimdi şehrin en lüks yerinde yemek yiyor olurdu.
"Sizi rahatsız etmiyorum umarım. Ben yalnızca hiç tanımadığım birine hayatımı anlatmak istedim. Çok duydunuz değil mi böyle hikayeleri. Ne kadar sıradan. Olsun. Bu gün de sıradan olmak istiyorum!
Ben bilmem ne satan bir şirketin müdürüyüm. Çok para kazanıyorum ama işkolik değilim. Ressamım aynı zamanda. Çok güzel resimler yapıyorum. Evet işinizle ne ilgisi var diyeceksiniz ama bu ülkede kimin işiyle alakası var?
Asıl mesele ise şu, beni sizinle konuşmak zorunda bırakan mesele tam 6 kadını seviyor olmam. 6'sıyla birlikte olmam. Beni küçümseyen bakışlarla o kadar çok karşılaştım ki, bunu duyunca beni yadırgamamış olmanız bile tüm ömrümü dökmeme yeter, bilin. Dediğim gibi 6 kadını birden seviyorum. Bunun 6'yı çok seviyor olmamla bir ilgisi yok elbette, denk gelen bir durum sadece.
İlk sevdiğim kadın tam evlenilecek biri. Tertemiz, iyi niyetli ve ne zaman ona gitsem beni o evden çıkmamam için olduğum yere saplayan yemek kokuları oluyor. O kadar iyi niyetli biri ki, huzur buluyorum onunla. Çok sessiz, kafamı dinliyorum, o da dinleniyor diye umuyorum. Onu seviyor olmamın tek sebebi bu. ona gitmemin başka hiçbir nedeni yok.
İkinci sevdiğim de ilk sevdiğime benziyor biraz. Ama onunla daha çok şey paylaşabiliyorum. Özellikle ailevi meselelerimi paylaşabiliyorum onunla. Hatta bir tek ona anlatabiliyorum. diğerlerinin hep bir telaşı oluyor çünkü. veya anlaşılmıyorum bilemiyorum işte.. Dizlerinde ağlamışlığım dahi vardır hatta!
Üçüncü sevdiğim kadın! Bir ressam! onunla resim yapmaya bayılıyorum! Saatlerce ama saatlerce resim yapıyoruz, tüm sergilere onunla gidiyorum ve uzun uzun konuşuyoruz resimler hakkında. Onunlayken ressamlığımın merdivenlerden çıktığını hayal ediyorum. Bana ilham oluyor sanki. Ama bana bir yemek yapmışlığı olmadı işte veya bir kere bir derdimi dinlediği.
Dördüncüsü ise işkolik! Onunla işim hakkındaki tüm stratejileri konuşabiliyorum. Bana yol gösteriyor ve onun zekası sayesinde, onun yol göstericiliğiyle girdiğim tüm işlerden alnımın akıyla çıkıyorum. Paramı değerlendirmem konusunda verdiği fikirler öyle başarılı oluyor ki işimde bu başarıyı onun sayesinde kazandım desem yeri var. Ancak onunla da paylaşımım bundan daha fazlası olamıyor hiçbir zaman...
Beşincisinin mantığımın ürünü olduğunu söylesem yeterli olur. Bilirsiniz, erkekler için anneleri çok önemlidir ve çoğu onların onayladığı kişiyle hayatlarına devam etmek ister. İşte o da tek kişi. Ama biliyorum ki onunla ne ressamlığımı konuşabilirim ne kaygılarımı paylaşabilirim. Akşam işimden evime döndüğümde annemle nasıl pasta ve sarma yaptıklarını dinlerim yalnız...
Altıncısı ise tam bir gezgin! O da paranın değerini bilmeyenlerden ve ev yüzü görmeyenlerden. Onunla kaç ülkeye gittiğimi saymadım. İşin en güzel tarafı da sanki yüzyıllardır yaşıyormuş gibi her yere defalarca gidebilmiş olması ve her gittiğimiz yeri bana ayrıntılarıyla anlatıyor olması. Sonrası bilindik bir hikaye işte...
Şimdi siz söyleyin! Bu 6 kadından biri, 6 isteğimi barındıramadıysa suç benim mi?! 6'sını da sevebilen bir kalbim varsa suçlu ben miyim?"
Omzuna dokundum ve gülümsedim.
"Benim adım şu soyadım ise bu. Cevabını bulursanız bana da söyler misiniz?"
hayatlarındaki hayatlar tarafından
hayatlarında çok hayat olduğu için suçlanan
hayatları çok insanlara
hayat olsun...
Hayatsız insanların da hayat olmaları dileğiyle...
E.K..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder