14 Eylül 2015 Pazartesi

Gece Değmiş Deniz





Gece Değmiş Deniz

Onları izliyorum. Uzaktan. Orada olabilecekken, onlara eşlik edebilecekken iki dağ kadar uzağız artık birbirimize. Yanlarına gitsem gözlerine bakmaya yüzüm de yokken, onun nasıl oldu? Yine bırakıp giderken. Yine içim şöyle kalmışken. Şaşkınım. Her şeyini kaybetmiş de bir şeylere tutunmaya küsmüş biri gibi şaşkınca dolanıyorum. oraya gitmek -ruhen- tek yol muydu benim için? Gidip onları izlemek, mutluluklarına şahit olmak, elime kalabilecek tek çarem miydi?

Onları izliyorum. Mutlular. Kafaları karışık değil ve çok mutlular. Kara suların yanındalar. Gece değmiş kara suların. Koyu yeşil sular. Gözlerim gibi. Gündüz olsaydı vallahi gözlerim gibiydi. Görürdünüz. Şimdi gece. Karanlık sular. Karışsam, değsem kaybolurmuşum gibi. Yaklaşsam beni yutarmış gibi. Oysa uzağım, çok uzağım, varla yok arasıyım. Esasen yokmuş gibiyim. Zaten hep öyle değil miydim?

Onları izliyorum. Bekliyorlar. Gülümsüyorlar, şükrediyorlar. Masalarına bir yemek konuyor. "Dene." diyor kız. Erkek meraklı. Bu yemekleri hiç yememiş. Ben de daha önce hiç yapmamıştım. Belki de bu yüzdendi diye düşünüyorum. Bundan olmadı.

Deniz kabarıyor birden. Az önceki kara deniz, kara değil. Köpükleniyor, beyazlanıyor, süt gibi ak olup gökyüzüne yükseliyor. Bağırmak istiyorum. Onları kurtarmak. Sesim çıkmıyor. Ne çok alıştırmış beni susmaya diyorum. Susuyorum. Deniz onları yutuyor. Dalgalar saçlarını, etlerini emiyor. Donuyorum. Benden başka şahit var mıydı kayboluşlarına? Gözlerimi kapatıyorum. Bunlar gerçek değil. Bir rüya olmalı bunların hepsi. Birden destekleniyorum. Kahkahalar geliyor kulaklarıma. Gözlerimi açıyorum. Köpükler sıyrılıyor. Onları görüyorum. El ele. Gülüyorlar. Ben olsam diyorum. her şeye lanet etmiş olabilirdim şuan. Belki de bu yüzdendi diye düşünüyorum. Bundan olmadı.


Beni görüyor erkek. Şaşırmıyor. Kız gidiyor, erkek yanıma geliyor. İçimi kusabilmeliydim, şu deniz gibi dökebilmeliydim kendimi kumlara. Bunu biliyor. İstemiyor. Anlıyorum. Bu yüzden sustuğumu bunca sene, biliyorum.

Eline bir şey alıyor, dah aönce hiç görmediğim, kesici ve kalem gibi bir şey. Bileğini açıp ismimi yazıyor. Bileğimi tutup adını yazıyor. Bu bir giz, diyor yazarken. Bunu yalnız sen ve ben göreceğiz. Gizlerden sıkılıyorum. Gizlerin sonu olmaz, gizler hep kötü biter. Denize gidiyorum, gece değmiş kara sulara. Yazdığı yazıyı siliyorum. Kırgınım. Dökülemediğim için kızgınım.

Etrafıma bakınıyorum. Burada yaşamak kolay olmalı. Anısız. Ben dönmek zorundayım şehrime. Her şeyi biriktirdiğim yerlere. Yollara saçıp bir sırrı, ne yapalım diyorum, yine böyle akıtırız zehri.

Elif KÜLAH
14.09.2015
"O dedi ki bana boşuna kandırma kendini;
Umurumda değil aslında gül bahçem benim"*

*Metin Altıok

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder