8 Kasım 2016 Salı

kör merdiven



Belirsizlık tarlasının tam ortasındaki banka oturmuş yıllardır şarkı dinleyen bir kadın düşünün. Şarkılar yüzünden çürümeye başlamış, morarıp yeşermiş bir kadın. İşte benim. Çürük ruh.

O kadın benim işte!

Kuşları tutuyorum avuçlarımda. Bana değdikleri an çürüyorlar. Bu bekleme çürüklüğü. Ufuk hep aynı renk, Turuncu kırmızı arası. Sadece 1 kere görür gibi olmuştum güneşi, yıllarca sadece 1 kere. Kuşlar basmıştı göğü. Düşünsene, çürük olmayan kuşlar. Gök benimdi, mavi gök ama o gemi gelmeyecek değil mi?

İşte bunu anlayıp kalkıyorum oturduğum yerden, daha iyi olan: Merdivenlere. Altı kuyu dolmuş göğe çıkan merdivenlere gidiyorum. 10 binler, bir milyonlar, trilyonlar dolu merdiven. "Bazı sonsuzluklar bazı sonsuzluklardan daha büyüktür." Bunun ötesi yok. Şarkılar devam ediyor, sürüyor yolculuk gibi. Orada, zirvede beni bekleyenin olduğunu biliyorum. Daha önce de görmüştüm onu. Daha önce kavuşmuştum hatta, kaybetmiştim hatta. Ama şarkılar yalan  söylemez. Bunu da biliyorum. Göz söylese dahi. Olmadı.
Bazen pes ediyorum. Dönmek istiyorum. Geri dönmek. Kıvılcımları görüyorum 2 basamak geri gittiğimde geride. Bu her şeye yetiyor. Güç alıp koşuyorum. Hızla çıkıyorum. Yoruluyorum. Şarkılar çok ağır. Bir ev gibiler sırtımda, ömrümde, bir saç teli gibiler bazen. Bazen yıllarca önceden saklanmış bir saç teli evden ağır olabilir. Bir koku bile ağır olabilir bir evden. Düşüyorum. Gerilere. Zirveyi göremeden. Bu benim sonum. Son nefesimde dahi aynı dua. Daha fazla ne yapabilir insan?

Merdivenler geri çekiliyor benimle. Her şey mi hayalmiş diyorum.
Boşlukta koşmuşum bunca zaman, olmayana koşmuşum.

Romanya
"Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın."
Şarkılar ise Cem Adrian'dan geliyor bu sefer.
Şarkı değil.
Hepsi.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder