"Bir filmin hikayesi için öykü yazıyorum,
Gördünüz mü?"
Biri ölümden yalnızca bir kez bahsettiyse bile ondan kork. 12 yaşında dahi olsa, uçurumları seviyorsa, uçmaya yakınsa ve her şeyi göze alabiliyorsa bunun için, kork. Uçurumlar hep deniz kokar, dalgalardan kork. Seni içine çeker ve sen düşmekten kork. Deniz yağmurlu günlerde çok güzel olur, bunu bilmemenden kork. Rüzgar bir çiçeğin kokusunu getirir, sen fırtınadan kork. Gök isterse kendini yarabilir, sen kendi içinden kork. Göze alamadığın çok şeyler var, sen aslında bundan ve gördüklerinden kork. Evinden, pencerenden, pembe kareli yün kravatından ve uyuduğun yataktan, sana beni gördüren uykundan kork. Uykularını bilmediğimi sanıyorsan yanılıyorsun, sana uzanan kalbimden kork. Bir şeyler değişirken ben aynı kalıyorum ama sen değişen yaşamımdan ve yaşamından kork. Akrebi ve yelkovanı olan saatlerin kiminde saniyeler yok ve bundan da kork. Ben küçük saat severim ve sen büyük, bir gün kalbin de durursa kork. Evimde sayfalar doluyor, sen yine de dolmayandan kork. Gömleğinden bir öykü yazıyorum, öykülerimden kork. En sevdiğin kazak kirlenince ben yıkamıyorum, giyeceklerini ben seçmiyorum, sen dolabından kork. Bir kol düğmesi alamıyorum, bunu hep hatırlatan şarkıdan kork. Radyoda olur olmaz sözler duyup duygulanıyorsun, zihninden kork. Zamansız telefondan, bilmediğin numaralardan, koştuğun kapılardan kork. Şehirler beni hatırlatır, sokaklardan kork. Yollar kıvrılıp durur, yokuşlardan kork. Bazı virajlar bildiğin yerlere çıkar, sen bilmediklerinden kork. Kentler değiştirdiğinde "İki Şehrin Hikayesi"nden* kork. Sevdiğim kitapları görürsün ve okuduğunda benimle aynı düşünemezsin, farkımızdan kork. Gerçeklerimi duymazdan gelirsin, sırlarımı ise duymazsın, sen duyduğun yalanlardan kork. Şu sigarayı kendim sardım, elim tütün kokuyor; kağıdı bırak, geri saramadığın zamandan kork. Günler geçiyor ve fark edemiyorsun, sen geçen bin yıllardan kork. Zoru beklemek zor, sen kolayla oyalanandan kork. Renkler birleşip siyahı gösterir ve Siyahın Hikayesi güzeldir, sen rengini belli etmeyenden kork. Her yıl yeşiller yeniden dolunca, sen yeşilden de kork. Bak parfümün bulunmuyor, sen kokunu getiren bahardan kork. Bahar eskisi gibi kokmuyor, kışın kar olmuyor, sen mevsimlerden kork. Yıllardır iğde yemedim, akasya altında top oynamadım ve dut ağacı bulunmuyor, bunu hep düşünmemden kork. Penceren eriklere bakmıyor, karşımdaki mor duvardan kork. Bu duvarlar bir gün seni de sarabilir, aşamamaktan kork. Sen geceleri biriyle uyuyorsun, ona yalanından kork. Ben tek kişilik yatağa yalnız sığıyorum, gece kabuslarımdan kork. Bir yüzük nasıl bağ olabilir, kalbin bağlanmadığında kork. Elin küçüğe alışıktır, dolunca hissinden kork. Mutfağın sıcak çay kokacak, onu dolduran küçük eller seni anlar diye kork. Sarı bir lamba ona bakarken seni yanıltabilir, onu ben sanmaktan kork. Dışarıya farklı gözükürsün, sen yalnız kalınca düşündüğünden kork. Hafızan seni yanıltabilir, yanıldıklarından kork.
Bir şeyler saftı, güzeldi; bunu inkar ettin; inkarından kork. Bunu bir cam gibi kırıp gittin, kalıntılardan kork. Yabancıların sesinden, hikayelerinden, ekmeğinden ve merdivenlerinden kork.** Sen benim canıma alışıksın, ölümümden kork.
* Charles Dickens-İki Şehrin Hikayesi
**Esinlenilmiştir. Orijinal Cümle: Başkasının ekmeğinin ne denli tuzlu, başkasının merdiveninden çıkmanın ne denli zor olduğunu göreceksin. Dante- İlahi Komedya
Önerilen Şarkı: Sena Şener-Sevmemeliyiz
Cihan Mürtezaoğlu: Sarı Söz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder