9 Haziran 2013 Pazar

Babam eve girince beni çağırıyor.
"Şu senin ilk telefonun, hani mavi olan. Bugün hurdacıda ondan buldum, aldım. Getir bakalım, aklın fotoğraflardaydı, belki çalışır"
Hemen koşup 9 sene önceki mavi telefonumu alıyorum kutumdan. bir fotoğraf düşüyor, yıllardır görmediğim. dut ağacının önünde saçlarım uzun. Neyin içinden düştüğünü bilmiyorum. dut ağacının gölgesinde, karnımızı doyurduktan sonra 5 kişi. okul bitmiş yaz tatili, başka şehirler tam 1 ay. ne telefon ne mektup( hala mektup yazardım) 1 ay sonra dayanamayıp evlere açtığım telefon.
"merhaba  ben gitmeden onu görmek istiyordum."
"o daha gelmedi."
İzmire gidip 1 ay dönmüyordum. Dutlar bitiyordu ve döndüğümde yapraklar çoktan dökülmüş, gölgesi gitmişti. Yaz bitmişti,koskoca yaz; izmirde. "İzmirliydin sen değil mi?" diye soruluşu o yazdan mı kalmıştı kulağına?
"İzmirli değilim, ama herkes orda, oraya göçmüşüz."

Yüzü nasıl da tanıdık. Ona son kez sarıldığım günü hatırlıyorum ve ilk sarılışımdı tabi. şimdilerde açık renk olan saçları kızıl boyanmıştı o zamanlar. ben ona nasıl içten sarıldıysam o bana o kadar uzaktı. Yıllar sonra açıklayacaktı nedenini:
"Her şey için özür dilerim, çok küçüktün."
Ona dut ağacını, uzun saçlarımı anlatmak istedim.
"o daha gelmedi."


"al bak, kırdın onu!"


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder