29 Ocak 2025 Çarşamba


"Ham pamuktan bir sargının içindeyim.
İçimdeki her şey yitip gitmiş."*

Metro, ıslak rayların üzerinde gıcırdayarak gidiyordu. Böyle havaları severim. Sen de yanımdaysan, daha çok. 3 durak daha gidiyoruz seninle. Gözlerimi, güzel gözlerinden ayıramıyorum. Elimde, birine hediye edilmek üzere alınan bir saksı çiçeği var. Bakımı kolay, uzun ömürlü. Bilerek onu seçtim, çok zorlamasın sahibini. Bunu sana o gün söylemiş miydim? Herkes bana bakıyor.

Son durağa geliyoruz. İnelim mi? Sana bunu sorunca herkes bana bakıyor, bu durak mıydı sevgilim? Sen cevap vermeyince metro yeniden hareketleniyor. Aynı ray gıcırtısı, ses arttıkça huzursuzluğum artıyor. Neden inmedik, orası bizim için en uygun yerdi. Daha az yürürdük, daha az yorulurdun, saksı çiçeğim daha az ıslanırdı. Senden yine yanıt yok. Herkes bana bakıyor.

Sonraki durakta iniyorum, seni son anda inmeye ikna ediyorum. Neden inmediğin konusunda şaşkınım. Artık mimiksizce yanımdasın. Seninle konuşuyorum, hangi çıkıştan çıkacağız. Panikliyorum, huzursuzum. Biraz geç kaldık, çok yıl kadar, biraz hızlanabilir misin, herkes bana bakıyor.

Hızlı hızlı yürüyorum. Senin yavaşlığında koluna değerek, seni daha da hızlandırmaya çalışarak. Elim dolu olmasa, elini tutacağım. Senin sırtıma dokunmanı bekliyorum. Elini belime koymanı, hep yaptığın gibi. Neden bana dokunmuyorsun, neden hızlanmıyorsun. Huzursuzluğum artıyor, bir şeylerin ters gittiğini anlıyorum. Herkes bana neden bakıyor?

Sen yanımdayken seni kaybediyorum. Güç bela telefonumu alıp seni aramaya çalışıyorum. Son arayan sendin. En son seninle konuştum, seninle mesajlaştık. Numaranı bulamıyorum. Zihnimi yokluyorum, numaranı hatırlamaya çalışıyorum. Panik halde olanları düşünüyorum, herkes bana bakıyor.

***

Onlara seni benim uydurmadığımı ispatlamak istiyorum. Herkese. Korktuğum olmadı, gitmedi. Böyle değil o. Yanımda, görmüyor musunuz? Onu çok geç buldum ben. Hayır çiçekleri ona almadım.  

Orada, o kalabalığın ortasında, zaman geçmiyor. Beynim bulanıyor, nefesim sıkışıyor, kulaklarım çınlıyor. Nasıl yapmalıydım. Nefesimi derince alıp 8 saniye tutuyorum. Gürültü bir anlığına susuyor. Nefesimi yavaşça verip derin bir nefes daha alıyorum. 8 saniye tutuyorum. Nefesimi verirken boşluğa, bir rüyada gibi düşüyorum. Düşünce kalbim acıyor. Diğer nefesimde tekrar düşüyorum. Kalbim aynı yerinden acıyor. Zaman duruyor, akmıyor, geçmiyor. Bir sakız gibi uzadıkça uzuyor. Hepsi elime yüzüme bulaşıyor. Saksıyı elimden düşürüyorum. Boğazım iyice düğüm oluyor. Derin nefesler içime girmiyor, girenler geri çıkmıyor. Birden düğüm çözülüyor, boğazım neyi varsa yere kusuyor.

Ruhum eksiliyor. Seni ben var saymışım. Paçama yapışan o salyalı köpekli rüyamdaki gibi. Hiç yanında uyanmadığım o rüyalardan biriydi. Birden kendime geliyorum o beni ısırınca. Böyle rüyalar görme demiştin, hatırlıyorum. Korktuğum ne varsa bir bir oldu. Görmek istemediğim şeyleri gördüm. Bugün, bu ıslak yolculuğumda, sen yoktun yanımda, bunu nasıl unutabilirim. Girmekten korktuğum o çıkmaz sokaklara çıktı yolum, gözlerimi kapatsam bile, bu hissi nasıl unutabilirim.

Bugün, bu mektubu, çiçeksiz elimle bir lağıma atıyorum. Bir kitapta görmüştüm. Sanırım bunun sen de böyle olmasını isterdin. Yeni bir dönem başlıyor şimdi, benim görmekten hep kaçtığım bir kapıdan giriyorum. Korkularımla yüzleşmek ne zor. Ayaklarım geri geri gidiyor. İstemeye istemeye, istediğin ne varsa yapıyorum...

Sevgilerimle...

2025 İzmir'i.

*Sylvia Plath-Günlükler

Önerilen Şarkı: Yine Gönlüm Karardı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder