2010-2011-2012
Bir belgesel tadında Dünya:
1
'Şarkı
yazmak istiyorum Elif.
Rüyasız, hülyasız, nefretsiz, gözyaşısız bir şarkı.
Elif
ben nasıl kaldıracağım bu nefreti?'
kaldıramayacak.
Biliyorum çünkü hiç bu kadar nefret etmemişti kimseden. Önceden her şeyi affetmişti ama bu ne sevdiğiydi, ne dostu, ne kimsesi. Bir çok şeyiydi
çünkü: hepsiydi; sevdiği, dostu, her şeyi. Ne onu sevebilmişti, ne ondan vazgeçebilmişti.
Dünya bazı geceler onunla kalmamı
isterdi. Onunla aynı odada uyumak istemezdim çünkü o sayıklamaları, gece
uyandırıp 'Elif ben yine rüya gördüm, gözümün önündeydiler.'' demeleri beni yorgun ve üzgün düşürürdü. Bir gün yine ziyaretine
gittiğimde elinde makas saçlarına dalmak üzereyken son anda girdim odaya. biraz
geç kalmıştım ama yinede yarısını kurtarabilmiştim . ' o isterdi ,o istediği
için uzatmadım tabi ki ama severdi. bu saçların içinde yaşadı o '
demişti. 'Elif. O'nun o hep kendini bilmiş hali
vardı,okuyorsun da ne oluyor,yazıyorsunda ne oluyor derdi bana elif.'
yazıyordu,çok güzel yazıyordu. bir sürü insanın dili oluyordu. ancak bu ara
yazdıkları hep aynıydı.Hep sert bir cinayet ve ya tecavüz tadında, kadınların uzuvlarını nesnelere, kullanışlı bir şeylere benzetişler. Bazen kendi adıyla hikayeler uyduruyor,bazen de kendi hikayesine başka
isimler buluyordu.kalemi acıydı çoğu zaman ama hiç son zamanlardaki gibi acı
olmamıştı.
bir gün
onu yine ziyarete gittiğimde bir kaç gündür evde olmadığını öğrendim. Nereye
gittiği hakkında bilgisi yoktu kimsenin. 'Dönebilirim' demişti. Nereye giderse
gitsin o nefretten kurtulamayacağını anlayamayacak kadar dönmüştü gözü belli ki.
odasında eşyalarım olduğunu söyleyip defterlerinin olduğu dolabı açtım. son
yazdıklarını okudum. ölümle yaşam arasında kaldığını belli eden apaçık
cümleleri vardı. ama yine son noktayı koymayı ihmal etmemişti. bu defteri de
bitirirken yine aynı sevdiği cümleleri kurmuştu
''Ve
ben karanlığında şehrin, bir masalın içine düş'tüm.Uyanmamak üzere...
"Düşsel
cenazelerin yasını tutuyorum;
Gömdük.El
oğlunun biriydi. "
anladım
ki gidişi ne sevdiğinden ne dostundan olmuştu. tek gidiş kendisindendi.
2
Dünya
rüyasız,hülyasız bir şarkı yazdı şimdi. yeniden döndü evine.
'hani
bir insan rahatlar ve huzur dolar ya öyleyim şimdi. içimdeki tek sıkıntım beni
yazdıracak malzememin bir anda uçup gitmesi. affedilemeyecek olanın
affedilmesi. hani kendi ruh sağlığını tehlikeye atıp da karşındakini dinlemek
var ya; işte bu öncelik dünyanın en zor işi değilse bende kendim değilimdir.
duyacaklarının seni öldüreceğini bilirsin ama dinlersin yinede;ya da
söyleyeceklerini kendine bile daha itiraf edemediğin şeyler olduğunu bile bile
söylersin.onu dinlemek de zordur, ona anlatmakta. işin iki ucu da acıya
dokunur.
gördüm
gözlerini dedim. kimse göremezdi ben gördüm. bu gece,rüyamda. bir dağın
tepesinde,gecenin sayamayacağım kadar kör vakti,eskiliğinden 1 metre öteye zor giden bir
arabanın içinde gördüm. zordu bildiğim tüm iyi sıfatları kullanmamaya dikkat
ederek hakaret etmek.ya da daha zordu sabah kalktığımda gerçekle rüyayı ayırt
etmek.
beni
görebileceği,beni anlayabileceği tek yer var.oraya gidiyorum bazen. bu aralar hep oralardaydım, hatamın farkındaydım.bana kızsın bağırsın istedim. yaramaz kız olursam
beni toplamaya gelir dedim.dilimin şeklini bile değiştirmedim mi, o kalemime
aldıklarım, hele kimseye okutmadıklarım daha beter. bir insan nasıl
kaldırabilir,hayır tekrar okumayı nasıl göze alabilirsin? yaptım işte Elif.
herşeyi kendimden başka yaptım.'
sonra
defterini aldı eline. günün noktasını koymuştur elbet.
gözlerini kapatıp kötü
rüyalara veda edişini mutlu rüyalarla kutladı Dünya.
ne sayıkladı bu gece,ne
uyandırdı beni. üçümüzde harika bir gece geçirdik ama o uyumadan defterini
açtım. son cümlesini okudum.
''Biliyor
musun, ne kadar uzak olsak da öylesine yakınım ki sana.
Ve öylesine uzak ki tüm
alışılmışlara.
Sadece sen varken kendime gelebilişime; içimdeki uçurumları dize getirişine öylesine hayranım
ki.''
3
'eğer
bir insan ,gece rüyasında bütün hayatını, bütün geçmişini görürse, uyandığında
gözlerinin altı mosmor olurmuş ve söyleyecek tek kelimesi olmazmış,
bunu da
öğrenmiş oldum.
ilk okulumdaki o aptal,ezik günlerimi gördükten sonra
birilerinin kucağında en sevdiğim çiçekler varmış gibi davranması mutlu etmişti
beni. tabi ki kucağında papatyalarla gelmemiş, gelmezde zaten, öyleymiş gibi
davranıp gülmüştük.
sonra o eskiden yaşadığım ,saçma laf duymaları yaşadım.
lise binamda oturduğum yerde beni görmeyen 10 yıllık geçmişimin o bitkin
konuşmasını dinledim, kalbim kırılana kadar orada oturdum. fark ettiğinde bitkinliğinden
kalkamadı yerinden-yine- seslenmekle kaldı ardımdan. sonra yine kucağı
papatyalar dolu olana gittim. ilk okulumun merdivenlerinden çıkarken arkada
kalıp ellerine anılarımı alanlar -bunlar nedir- diye sorduklarında ben zaten
anılarımı anlamamış olduklarını fark ettim.
önüme döndüğümde papatyalı da
gitmişti.'
Dünya'nın
şarkısı -u- dönüşü yaparak yeniden rüyalandığından beri papatyalının gelip
gidişlerini dinliyorum.dün uzun zamandan sonra hatıra kutu/larını açtı. attığı
her şeye pişman oldu önce. turuncu bir tişörtü, bordo-krem poları özlemle andı.
ben ona ne diyeceğimi bilemedim yine. uzun çok uzun zamandan sonra gözlerini
böyle şiş gördükten sonra ağzımı bile açmadım. bir insanın kederini oturup
izlemek çok zor-hele ki benim için çok zor ancak elimden hiçbir şey gelemiyor.
anılarına boğuluşu,hıçkırıklarla devam ettirişi, sonra o hatıraları binlerce
kez olduğu gibi yine bana anlatması bir ömrü ziyan etmeye değer.
en sevdiği
kağıdı çıkardığında gülümsedi. Kendi - sesli okudu bu kez:
''Bağışla,düşe
gözyaşı düşürdüm
Kimi
kimsesi olmayan mevsimlere
Yırtılmış
yapraklarının derdine düşen romana
Sonu
mutsuz biten aşklara
Sebep
bendim, bağışla..''