"Yağmur yağar akasyalar ıslanır
Ben yağmura deli buluta deli
Bir büyük oyun bu yaşamak dediğin
Beni ya sevmeli ya öldürmeli
Yitirmeli ne varsa
Başlamalı yeniden
Bu anlamsız bu yağmur
İşlemez karanlıkta
Garipliğine yan
Yan yürek yan
Gitti giden
Gitti gidenSana büyük caddelerin birinde rastlasam
Elimi uzatsam tutsam götürsem
Gözlerine baksam gözlerine
Konuşmasak ah anlasan
Elimi uzatsam tutamasam
Olanca sevgimi yalnızlığımı
Düşünsem hayır hayır düşünmesem
Senin hiç haberin olmasa "
Bugün otobüs yolculuğuma bu şarkı eşlik etti, tam da dün bahsettiğim kitabımı kaybetmemin üzerine çok hoş gitti. Yine aynı durak yaptı yapacağını, unutturdu bana her şeyimi telaştan.
Bu günlerde anılarım geliyor gözümün önüne ve kırgınlıklarım tabi; kaçışım yok. Üstüne diyorum ki "Her şey beni düşünmeye itiyor."
Odamın hepinizde olduğu gibi griliğe bakan hali mi, artık yapraklarını toprağa bırakmış erik ağacım mı, kokusunu çoktan yitirmiş akasya ağacım mı sebep buna? Yoksa ne, kim, neden bu hüzüne benzeyen şey?
Ekimi geçirdik geçireli herkeste bir "eskilik" dolanıyor, görüyorum. Sonra gözlerimi kapatıyorum gözümün önüne bir başka ekim geliyor, güzel bir hatırayı hatırlayıveriyorum.
" Hayır ben basamam, herkesi ben çağırdım. Artık ben saklanıcam siz çağırın."
"Elif sana kesin izin verirler lütfen..."
Kaç kişiydik o bayram?
Çok küçüktük; küçüktü heveslerimiz, küçüktü henüz mesafelerimiz.
Hani derdiniz ya, bende ne zaman dönsem o günlere erik gözlerimi, kocaman açıp gözlerimi şaştığım, üzüldüğüm, çok sevindiğim şeyleri anımsıyorum.
Sonra gerçek hayata dönünce, pufff...
Zaman geçti, zaman geçen bir şeydi.
10 sene geçti.
"Resim."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder