12 Kasım 2012 Pazartesi

Deli kızın türküsü

"Yağmur yağar akasyalar ıslanır 
Ben yağmura deli buluta deli 
Bir büyük oyun bu yaşamak dediğin 
Beni ya sevmeli ya öldürmeli 

Yitirmeli ne varsa 
Başlamalı yeniden 

Bu anlamsız bu yağmur 
İşlemez karanlıkta 
Garipliğine yan 
Yan yürek yan 
Gitti giden 
Gitti gidenSana büyük caddelerin birinde rastlasam 
Elimi uzatsam tutsam götürsem 
Gözlerine baksam gözlerine 
Konuşmasak ah anlasan 


Elimi uzatsam tutamasam 
Olanca sevgimi yalnızlığımı 
Düşünsem hayır hayır düşünmesem 
Senin hiç haberin olmasa "

Bugün otobüs yolculuğuma bu şarkı eşlik etti, tam da dün bahsettiğim kitabımı kaybetmemin üzerine çok hoş gitti. Yine aynı durak yaptı yapacağını, unutturdu bana her şeyimi telaştan.

Bu günlerde anılarım geliyor gözümün önüne ve kırgınlıklarım tabi; kaçışım yok. Üstüne diyorum ki "Her şey beni düşünmeye itiyor."


Odamın hepinizde olduğu gibi griliğe bakan hali mi, artık yapraklarını toprağa bırakmış erik ağacım mı, kokusunu çoktan yitirmiş akasya ağacım mı sebep buna? Yoksa ne, kim, neden bu hüzüne benzeyen şey?

Ekimi geçirdik geçireli herkeste bir "eskilik" dolanıyor, görüyorum. Sonra gözlerimi kapatıyorum gözümün önüne bir başka ekim geliyor, güzel bir hatırayı hatırlayıveriyorum.

" Hayır ben basamam, herkesi ben çağırdım. Artık ben saklanıcam siz çağırın."

"Elif sana kesin izin verirler lütfen..."

Kaç kişiydik o bayram?

Çok küçüktük; küçüktü heveslerimiz, küçüktü henüz mesafelerimiz. 

Hani derdiniz ya, bende ne zaman dönsem o günlere erik gözlerimi, kocaman açıp gözlerimi şaştığım, üzüldüğüm, çok sevindiğim şeyleri anımsıyorum.

Sonra gerçek hayata dönünce, pufff...

Zaman geçti, zaman geçen bir şeydi.
10 sene geçti.


"Resim."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder