"bir- masal - anlatmak - istiyorum.
Sana"
Böyle fısıldadı kelebek kulağıma. Bunun benim muhteşem zihnimin bana bıraktığı bir hayal ürünü olduğunu biliyordum. Saate baktım. Saat öğleden sonra 1 i gösteriyordu. O çok sevdiğim sokağa girdim. Ankara'nın ortasında olmama rağmen tabelada "hayal ürünü- BEYOĞLU" yazıyordu. tabelayı geçince yeni açmış erik ağaçları vardı. Birbirlerine uzaklıkları yoktu, büyüyen dalları değiyordu her birinin birbirine. Bembeyaz sokakta yürüyordum. Bugün kendime yalnızlığımı hediye etmiştim. Her adımımda kulağıma yeni bir masal değiyordu.
Adımlarımı " hayal ürünü-BEYOĞLU" sokağından kurtardığımda hastane sokağına girdiğimi fark etmiştim. Her gün ziyaret ettiğim bu sokağa bugün izin vermiştim, kendime daha doğrusu. Çünkü onu görmek beni yoruyordu.
Bir süredir onun kanseriyle savaşıyorduk. Kaldığı hastane aynı "hayal ürünü-BEYOĞLU" sokağı gibi bembeyaz bir hastaneydi. Odalar, yatak çarşafları, yerler, demir yatak başları ve içeri giren ışık. Oraya girdiğinizde kendinizi cennette zannederdiniz. Ona aşık olan doktorlar ve hemşireler de ona aynen bir cenneti yaşatıyorlardı. Hatta sırf onu görmek için bilerek kanseri geçirmediklerini düşündüğüm bile oldu.
Onun odası hastanenin en büyük odasıydı. Büyük cam-duvarın hemen önünde beyaz yatağı, 3 adım sonra beyaz masası, masanın yanında 2 kapılı girişi ve odanın diğer ucunda büyük dolabı vardı. Ona bu odayı ona aşık olan bir doktoru ayarlamıştı. Ben o kadını çok kıskanmıştım.
Onu o halde görmek, aşık olduğum adamı yani... Anlarsınız hani... Fazlasıyla zor. Her gün okul çıkışlarımda onu ziyarete gidiyorum. ruhum yorulduğu zaman biraz ara veriyorum ve bu sefer o yoruluyor, düşünmekten. Bu kötülüğü ona yapamıyorum. Ölür diye çok korkuyorum...
" Bir masal anlatıyorum.
sana"
Kelebeğe uyuyorum, beyaz koridora giriyorum. Koridorun sonunda onun odası var. 2 kapılı girişi açık. Hemen önünde hemşireyle konuşuyor gülerek. Gülüşünü görüyorum ama beni görünce daha çok gülüyor. Hemşire odadan çıkınca kucağına atlıyorum. Benim ağırlığımla bir kaç adım geri gidiyor ve ben bacaklarımı onun beline doluyorum. Onca hastalığa rağmen nasıl bu kadar güçlü olduğunu düşünüp ona göz kırpıyorum. Elinde günlük değerlerinin yazdığı ve az önce hemşirenin doldurduğu kağıtlar duruyor. İlk sayfasına, kimlik bildilerinin yazdığı yere bakıyorum. "Medeni durumu"nun yazdığı bölmeye bakıyorum. karalayıp " evli" yazdığım yeri kontrol edip kağıtları yatağına fırlatıyorum. Bana bunun için çapkın bir bakış atıyor. Beni kapıya yaklaştırıyor ve ben de ayağımla kapıyı iyice kapatıyorum.
Sonra, ölümü dizlerimde yazdı...
Kelebek güzel bir masal izliyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder