Ne zamandır elime kalemimi alıp ehli olduğum öykülere atamadım kendimi. Yürek, doluluğu bazen boşaltamıyormuş kalemiyle. Seller gibi akıtamadım içimi işte. Sonra bir hikaye dinledim, kalbimden; yaşadım dinlerken. Ellerim titredi, gözlerim doldu ona bakarken. Bilseydi sesinin nasıl değiştiğini, nasıl güzel anlattığını; dururdu. Bakardı gözlerime "Seninle bu hikayeyi paylaştığım için özür dilerim." derdi, eminim.
Sustu bitince. (Aslında ona sorsanız, biriktirdiği bunca seneyi bana anlatırken tamamen dökülemediği için o süre içinde hep susmuştu. Konuşması neydi ki onca şeyin yanında... ) Bana baktı. Yan döndü bana bakarken. Yanındaydım, hiç bakmadığı yanında. sonra "beni yazsana Elif." dedi yine. Duydum. Daha önce de yapmıştım bunu ona ben. Sonra değişmişti ya hayatı....
"Bunun üzerine çok düşündüm. Bir tanım bulmak, bir isim yakıştırmak istedim. 'Ölüm, kopuş, ayrılış, ihanetler, yalanlar, uzak ve ayrı kalışlar' demek yerine senin belki de kabullenmeyeceğin bir sözcük buldum hepsinin adına ve yerine: Kader.
Bu kelimeyi kullandığım zaman, yıllardır ayrı hayatları yaşıyor olmamıza rağmen aniden aynı silsilede birleşiyoruz seninle. Aniden birbirini tama tamamlayan yarımlar oluyoruz. Aynı kaderin parçaları sayılıyor, birbirinin kaderi bile olamayan iki insanın kadersizliği oluyoruz. Kaderde yokmuş Kader'im... Kaderimizde yokmuşuz."
Onun bende bıraktığı tek izlenim buyken, tesellilerimi sıraladım. Unutmak, vazgeçebilmek, kabullenmek ve yaşamak. Yolumuza bakmak, hayat kurmak, insanlara karışmak, sokaklarda yürümek, masalarda oturmak, kahveler içmek, soğuk sularda üşümek, deftere yazmak ve tüm bunlara rağmen, tüm bunların içinde devam etmek. Bütün duyduklarım en ağır bedeldi, Ben hiç hayatla ödenen bir bedel görmemiştim.
Onu ikna etmişim. Yolunu bulacak. Büyüdü, büyüyecek. Küçük avuçlarını alacağım bir gün yine ellerime. Onu öpeceğim. "Al." diyeceğim. "Eskiden benden küpe istemiştin. Unutmuşsundur. Al sana küpen." Duyduklarının üzerine şifa olsun e mi biriciğim.
"E. ye yeniden..."
Sustu bitince. (Aslında ona sorsanız, biriktirdiği bunca seneyi bana anlatırken tamamen dökülemediği için o süre içinde hep susmuştu. Konuşması neydi ki onca şeyin yanında... ) Bana baktı. Yan döndü bana bakarken. Yanındaydım, hiç bakmadığı yanında. sonra "beni yazsana Elif." dedi yine. Duydum. Daha önce de yapmıştım bunu ona ben. Sonra değişmişti ya hayatı....
"Bunun üzerine çok düşündüm. Bir tanım bulmak, bir isim yakıştırmak istedim. 'Ölüm, kopuş, ayrılış, ihanetler, yalanlar, uzak ve ayrı kalışlar' demek yerine senin belki de kabullenmeyeceğin bir sözcük buldum hepsinin adına ve yerine: Kader.
Bu kelimeyi kullandığım zaman, yıllardır ayrı hayatları yaşıyor olmamıza rağmen aniden aynı silsilede birleşiyoruz seninle. Aniden birbirini tama tamamlayan yarımlar oluyoruz. Aynı kaderin parçaları sayılıyor, birbirinin kaderi bile olamayan iki insanın kadersizliği oluyoruz. Kaderde yokmuş Kader'im... Kaderimizde yokmuşuz."
Onun bende bıraktığı tek izlenim buyken, tesellilerimi sıraladım. Unutmak, vazgeçebilmek, kabullenmek ve yaşamak. Yolumuza bakmak, hayat kurmak, insanlara karışmak, sokaklarda yürümek, masalarda oturmak, kahveler içmek, soğuk sularda üşümek, deftere yazmak ve tüm bunlara rağmen, tüm bunların içinde devam etmek. Bütün duyduklarım en ağır bedeldi, Ben hiç hayatla ödenen bir bedel görmemiştim.
Onu ikna etmişim. Yolunu bulacak. Büyüdü, büyüyecek. Küçük avuçlarını alacağım bir gün yine ellerime. Onu öpeceğim. "Al." diyeceğim. "Eskiden benden küpe istemiştin. Unutmuşsundur. Al sana küpen." Duyduklarının üzerine şifa olsun e mi biriciğim.
"E. ye yeniden..."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder