28 Kasım 2012 Çarşamba

Ben en çok hangi yaşamımdan nefret ettim?

Her insanın zihninde yer edinmiş kötü anıları, duygusal şarkıları, sokak adları vardır. Üzüldüğünde o anı hatırlar, hırslandığında kötü hatıralardan güç alır, şarkılarla başka şeyleri düşünür, sokaklarda yalnız kalır.

Benim zihnimde yer edinmiş ve karşılığını koca bir ömürle ödediğim kötü anım var.

"Senin isteklerin ve ilerde yaşamak istediğin hayatın benim için bir önemi yok. Senin hayallerin beş para etmez. Bu evdeyken yaşamak zorunda olduğun tek şey benim istediğim şeylerdir."

Tam olarak böyle mi söylenmişti, henüz kırmızı-hardal sarısı renkli koltuklar yeniyken, tam üçlü koltukla televizyonun önünde. Bir yaz akşamı , perde gece serinliğinin cereyanıyla salınırken. Sözcükler tam olarak bu muydu? Bunu hatırlamıyordum, o uzun konuşmayı bütün rencide etmeleri, günlerce sayfalarca günlüğüme anlattığım şeyleri hatırlıyordum sadece.

"Senin hayallerin beş para etmez."

Para dert eden kimdi?

Sonra sırf o istedi diye o yaz akşamının hatrına elimde avucumda ne varsa " beş para" için harcamıştım. Bütün sabrımı, zihnimi, bir şeyleri unutmamak için işaretler koyduğum elimi, odamın duvarlarını, erik ağacımın dert sınırını, sınav sonraları bütün kalbimi, BUNU BEN İSTEMİYORUM diye defalarca haykıran dilimi, sonra sesimi, kırıklıklarımı ve dayanma gücümü. Her şeyimi başkaları için harcamıştım

" Sonra ben el aleme ne derim! Benim dediğim olacak bu evde! Öyle kafana göre iş yapmak yok!"

Hayatla ilgili tatlı kaygılarım, benim de gelecekle olan güzel endişelerim her şeyim tükeniyordu. Merakım olmadı hiç, ne olmakla ilgili istediğim.

Çocukluğumda kendimi hep elimde "kendi" romanlarımla düşünürken şimdi fabrikalarda görüyorum.

Sırf o istedi diye.

"Biz bu hayatı çok mu istedik, biz de ailelerimizin istediği şeyleri yapmadık mı?" dedi birileri.

"Sizin istediğiniz bir hayat mı vardı?" dedim içimden. Sustum. Susmayı çoktan öğrenmiştim zaten.

7 yıl geçmişti o konuşmanın üzerinden. O zamanın o kızgın kişisi, neredeyse üzüntüden eriyecek hale gelmişken konuştu yeniden: "İstersen en başa dönebiliriz."

Sanki 7 yıl beni köreltmemiş gibi, onca emeği onca zorluğu hiçe sayıp 3 yıllık mühendislik yaşantımı çöpe atıp o çocukken istediğim ama o zamanlar " beş para etmeyen" hayallerime koşacaktım. Kimbilir kaç ömür geriden, kim bilir neleri yitirerek.

Sonra şöyle olmuştu o dilinden düşmeyen kızgınlığı: " Siz siz olun çocuklarınızın kararlarına karışmayın, ben bunu kızımın ömrüyle ödüyorum."

Beni anlamaları için neden yok.

Oysaki ben duygu ayrıntılarını seviyorum, ömür ayrıntılarını değil. Başarılarımla gururlandığımda, yenilgilerimle dağıldığım ve ağladığımda şöyle oldum: "hırstandı."

Hayır 7 sene önce yaşanan o akşamdandı.

En çok neyi mi kaybettim, neyimi mi ?

Biraz yağmurları,
biraz yağmurları,
biraz yağmurları.

Biraz gülmeleri ama asla gülüşmelerimi değil...

Umudum başka şeylerde; gözlerime sorsanız size güzelce her şeyi anlatabilir,
Ağlarken bile...

Benden bu kadar....


fotoğraflarım da da aynı isyan yok mu? Buyrun...

ヽ`、ヽ``ヽ`、ヽ``ヽ`、ヽ``
ヽ`、ヽ``ヽ`、ヽ``ヽ`、ヽ``
`、ヽ`ヽ、、`ヽ`☂、、``、ヽ`
`、ヽ`ヽ``、         、ヽ`、ヽ`ヽ`
`、ヽ`ヽ``、         、ヽ`、ヽ`ヽ`

1 yorum: